28 Ocak 2012 Cumartesi

Müzik bittiği zaman ışığı söndür.


Kulağımda jetro tull müziği ile havaalanın rötarlı uçağını beklerken, kendimce bir oyun oynamaya karar vermiştim.  İnsanları suçlayacaktım. Onları bilmedikleri, belki de ömürlerince yapmayacakları çirkin bir iftiranın altına sokacaktım. Düşüncesi bile zevkli geldi bana. Böyle çirkin bir oyunu hastalıklı bir beyin üretebilirdi muhakkak ama kötü hava koşulları sebebiyle yok yere bir saatten fazla hapis kalmak aklın hastalanmasına sebeptir. Hastalanması derken biraz abartılı bir düşünce gibi görünebilir fakat zaten meyilli bünyelerin bu hastalığa kapılmasının oldukça normal olduğunu, bu ruh halindeki herkes bilir.

Neyse ben oyunuma döneyim.

İlk kurbanım, oooooo etrafıma bakınca aklımdaki kanserin oldukça ilerlediğini görüyorum. Hiç acımadan masum insanlara çirkin yakıştırmalar yapabilir miyim gerçekten? Yapabilirim. Bendeki bu çelişki ne acayip, hem yapmak isteyip hem yakışmasını düşünüyorum. E, nede olsa bu kendimle benim aramda.
Etrafıma bakıyorum ve 409 numaralı kapının bekleme salonun mavi demir koltuklarında oturan ilk kurbanımı arıyorum.


Aha buldum. 40’lı yaşlarda bir kadın. Parmağındaki alyansı çenesine yasladığı elinde görülüyor. Boş bakıyor ama yüzündeki bir ifade gözümden kaçmıyor. Kesinlikle bir şey gizliyor. Beyaz bir gömleğin üzerine yeşil bir örgü kazak giyinmiş kadının saçları boyasız. Sakladığı sır yüzünde kederi artırıyor. Sırrın ne abla?!! Sırrın ne kadar kötü?!! Elindeki pahalı telefona düşünceli ve duraklayarak mesaj yazmaya başlıyor. Sırrın ne abla? Söylemeyecek misin?
Tamam, o zaman ben tahmin edeyim. Senin yüzündeki acıdan bu suçun senin tarafından işlenmediği belli. Düşünüyorum ve aklıma çok iğrenç şeyler geliyor. Midem bulandı bunu düşünmeyeceğim. Senin kederini kendi iğrençliğimle iyice kirletmeyeceğim.

Azat ettim seni. 

Kısa saçlı esmer ve kalın kaşlı 30lu yaşlarda erken olgunlaşmış ve varlıklı bir adam gözüme ilişti. Hah tam dişime göre. Tavandaki çapraz demir çubukların arasındaki florasanlarla  aydınlanan hava alanının 409 numaralı bekleme salonu, adamın karanlık dünyasını aydınlatmaya yetmiyor. Yanında kendinden en az yirmi yaş daha büyük bir adam var. Hayır, bu adamdaki hürmet onu baba yapmaz, onu daha çok hizmetli yapar. Kalın kaşlı adamın karanlık dünyasına hizmet eden bir adam. Adamın kaşları gözlerini ve bakışlarını daha bir karanlığa gömmüş. Sen söyle adam, senin suçun ne. Evet, senin daha kötü ve kendi elinden işlenmiş bir suçun var değil mi? Var elbette, bu, dört sıra koltuğun arsındaki mesafeden bile anlaşılıyor.

Dur tahmin edeyim. Gözlerin kadar karanlık düşüncelerin var. Arabanla bilerek bir adama çarptın. Hayır mı? Silahınla bir gencin sol ayağını topal ettin. Buda mı değil? Peki,  bir kadını rızası olmadan kirlettin. Hadi canım bunlardan biri olmalı. Yoksa, uyuşturucu satıp masum bir ailenin dağılmasına mı yol açtın? 
Ha evet, sende bu son madde daha ağır basıyor. Gerçi bunu yapıyorsan önceki tüm suçlamalarımı zaten yapıyor olman muhtemeldir. 

Neyse sendende iğrendim. Kustum ve cehenneme yolladım. Hey nereye gidiyorsun. Umarım aynı uçağa binmeyiz. Yoksa uçak boyunca aynı soğuk düşünceler içinde olucam. 
40lı Yaşlardaki ablada kalkıyor. Sanki, “olsun bunlara katlanmalıyım” der gibi kendine soluk bir güven vererek şalını boynuna iliştiriyor.

Şimdi kulağımda The Doors çalıyor. The end. 

Midem bulandı. her insanın karanlık bir yönü vardır ve ben bu oyunu oynamak istiyor muyum diye düşünüyorum? 
Bateri atak yapıyor Jim Morisson amca çığlık atıyor. Ben susmak zorundayım. İçimde ziftleştirdiğim bir sıkıntı ile düşünmeyi bırakıyorum. İnsanları seyretmezsem bunu başarabilirim.
 
Müzik bittiği zaman ışığı söndür. 

Klik.

27 ocak 2012


15 Ocak 2012 Pazar

SENARYO ÖRNEKLERİ 6 ( SÜLÜK )


Sülük
Kısa Film (Kurmaca) 

Yazan Ve Yöneten
Erol Çelik

Oyuncular
Taner Yılmaz
Ezgi Ergün
Ufuk Değer

















SÜLÜK
KISA FİLM SENARYOSU



  1. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
                                                                                                             1.ADAM – 2. ADAM


Karanlık bir oda görülür. Ortada bir masa vardır ve masanın bir köşesinde 1. Adam oturmaktadır. 40 lı yaşlarda saçı başı dağınık ve keyifsizdir. Önünde içki şişesi ve kadehi vardır. Masa lokal bir ışıkla tepeden aydınlanır. Tek başına içtiği anlaşılmaktadır. Kamera adamın etrafında çok yavaş dönerek masanın etrafında kimsenin olmadığını gösterir. Masanın etrafında iki tane boş sandalye görülür. 1. adam tam karşısındaki sandalyeye sanki orada biri oturuyormuş gibi ve o kişiye çok sinirliymiş gibi bakmaktadır.

Kamera masanın etrafında 1 tam tur atıp 1. adamı gördüğünde, adamı yakın görürüz. Kamera yine çok yavaş bir şekilde adamın yüzünde döner.

1.Adam karşıya bakıyordur ama görüntü sadece adamın yüzündedir. 1. adam karşısındakine öfkelenir ama kendine hakim olmaya çalışarak konuşur.

1.ADAM: Ben bundan fazlasını yapamam. Benden daha fazlasını isteme.

Kamra genişe çıkar ve yine masanın etrafında aynı yönde ve yavaşça döner. Tüm film boyunca kamera aynı yöne döner. Kesinlikle sabit açı kullanılmayacak. 1.Adamın karşısında kimse oturmamaktadır ama adam orada biri varmış gibi konuşmaya ve bunu seyirciye inandırmaya devam eder.

1.ADAM: Bu duruma düşmemin en büyük sebebi sensin. Duyuyormusun beni. Yıllardır senin yüzünden hayatımı düzene sokamadım. Annem...

1.Adam durur ve alt dudağını ısırır. Annesini htırlayınca içi burkulmuştur. Yüreği şişmiş bu öfkesinin artmasına sebep olmuştur. Bakışlarını karşıdan kaçırır ve tavana bakarak arkasına yaslanır. Yüzü bir an karanlığa düşer.

Kamera burada yakın plan görür. Adamın alaca karanlıktaki yüzü fludür. Bir an sessizlik olur adamın ifadesi karanlıkta pek anlaşılmıyordur. Kamera hareketlidir. 1.Adam bir anda öne çıkar ve yüzü aydınlanır. Öfkesi yine kontrol altındadır. Kamera enişe çıkar ve dönmeye devam eder.

1.ADAM: Annem hep seningibi bir adam olmamı istedi. 40 yaşına geldim ve bu peşimi bırakmıyor. Duyuyuyormusun beni. Hayatımın ağzına sıçtın. Duyuyormusun beni. Annemi ne kadar çok severdim ben ama o her seferinde senin gibi bir adam olmamı istedi.

Kamera yakın plana geçer. Adamın gözleri kızarmaya başlar. Bir yudum daha alkol içer ve elinin tersiyle ağzını silerek karşısına döner. Kendinden iğreniyormuş gibi bir yüz ifadesiyle konuşur.

1.ADAM: Benim hayatımı ne hale soktuğunu anladın mı? Sen olmasaydın burda olur muydum? Sen benim hayatımın içine sıçmasaydın ben burda bunları düşünüyor olurmuydum. (bağırır) Allah belanı versin.

Durur, yaptığının yanlış bir şey olduğunu düşünür gibi başını iki yana sallar. Kamera hareketeli çok yakın görür. Adam gözlerini kapatmıştır. Aniden öfkeyle açar. Kamera en genele çıkar. Masa boştur.

1.ADAM: Allah belanı verdi tabi yoksa ben burda olmazdım. (sakinleşir.) Sen hep benim bir adım önümdeydin. Sana ne zaman ulaşmaya çalışsam sen yeni bir adım atarak benden kendini kurtardın. Ama buraya kadar.

Kamera yakın plan görür.

1.ADAM: Sen eğer çok mükemmel bir adam olsaydın bu gün burada olmazdık. Artık sıra bende ben senin ağzına sıçıcam ve benim önüme geçmene engel olucam. Sen gerçekten mükemmel bir adam olsaydın, beni bu hale sokmazdın. (bağırarak) Beni bu hale sokan sensin. Duyuyormusun şerefsiz.

Kamera yakından adamın etrafını dönerken bakış açısına gelir ve 1. adamın omzundan karşı sandalyede oturan başka bir adam görür.

1.ADAM: Demek geldin ha. Demek başına ne geleceğini anladın. Korktunmu lan mükemmel insan. Korktun mu lan şerefsiz. Ne oldu lan sen zaten bir gölgeydin neden bu kadar korkasın ki? Sen benim sayemde hayat bulan bir izdin oğlum. Neden geldin söylesene. Neden? Korkuyor musun?

1.Adamın yüzünde bir mutluluk oluşur. Zafer mutluluğu. Kamera 2.Adamı yakın görmez. Bu yüzden yüzünde hiç bir ifade anlaşılmıyordur. Tekrar 1.Adamı yakın görürüz.

1.Adam zaferinin keyfini çıkarıyormuş gibi hareketler yapar.

1.ADAM: Kork tabii. Ben senin yerinde olsam korkardım. Sülük gibi yaşamaktan seni kurtaracağım için bana teşekkür etmek yerine itler gibi korkuyorsun. Korkuyorsun dimi? (başını tehditkar sallar) Korkmaaaa. Sen benim hayatımı mahvettin ama ben seni bir sülük gibi yaşamaktan kurtararak sana da, kendime de iylik yapıcam.

2.Adamı yakın görürüz. Yakışıklı, traşlı ve takım elbiselidir. Kamera devamlı dönüyordur. 2.Adamın yüzünde hiç bir ifade yoktur. Sanki karşısındakinin ne yapmaya çalıştığını dinliyordur sadece. Kamera tekra zaferden gülümseyen 1.Adama döner.

1.ADAM: Evet sen benim zayıflıklarımdan beslenen bir sülüksün. Sülüklerin sonu nedir biliyormusun. Sülüklerin başını ezmek gerekiyor. (sinirlenmeye başlamıştır) Bende artık benim kanımdan beslenen sülüğü öldürmeye geldim. 

Kamera 2.adamın amorsundan 1.adamı görür. 1.adam gözlerini karşısındaki adama dikmiştir. Kamera 1.adamı yakından görür.
                                                              
1.ADAM: Seni burda öldürücem ve sana da bütün dünyaya da ders vericem. Mükemmel insan olmak o kadar da iyi bir şey olmadığını herkese öğreticem. Öğreticem ki mükemmel bir insan arayan herkes hata yaptığını anlasın.  

1.Adam elini karanlığa uzatır. (beline ve ya kenardaki bir sehpaya) elini geri çektiğinde artık elinde bir silah vardır. 1.Adam silahı alıp masanın ortasına koyunca kadraja 2.Adam girer. Kamera 2. Adamı yakın görür. Yüzünde hiç bir ifade yoktur. Silaha bakmıyor direk karşısındaki adamın gözlerinin içine bakıyordur. Kamera bir süre bu adamın yüzünün etrafında döner.


  1. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
                                                                                                                   1.ADAM – 2. ADAM



1.Adam silahı masaya koyduktan sonra karşısındaki adama bakar. Burda kameranın dönüşü bir kademe daha hızlıdır.

1.ADAM: Demek ölmekten korkmuyorsun ha. Neden biliyormusun, bunu ben istediğim için, senin ölmeni ben istediğim için korkmuyorsun. Ben korkmadığım için sen korkmuyorsun. Anladınmı ulan şerefsiz. Sen benim sülüğümsün. Seni istediğim zaman hayatımdan çıkarabilirim ve çıkarıcam da.

Kamera 2.Adamı görür. Yüzünde artık bir endişe olmuştur ve konuşmaya başlar.

2.Adam: Beni yok etmek için bedelini ödemeye hazır mısın peki?

1.Adamı görürüz. Karşısındakinin konuşmasından şaşalamış ama öfkelenmiştir. Kamera 1.Adamı yakın görerek harek ediyordur.

1.ADAM: Ben senin gibi bir sülüğün bedelini ödemişim, seni yok etmenin bedelini mi düşünücem. Hayatımı mahvettiğin yetmiyormuş gibi benimi korkutmaya çalışıyorsun ha. Seni hemen yok etmiyicem, bunun tadını çıkarıcam önce. Neden yok olduğunu bilmeni istediğim için yavaş hareket edicem.

2.ADAM: Bir kadın için mi bütün bu çaban.

1.Adam çıldırır. İçki bardağını karşısındakinin yüzüne doğru atar. Kamera bu sırada 1.Adamı yakın gördüğü için bardağın isabet edip etmediğini görmeyiz. Kamera, 2.adama döndüğünde onda hiç bir değişiklik olmadığını görür. 1.adam sinirle bağırmaya başlar.

1.ADAM: Sakın onun adını ağzına alayım deme. (durur ve dişlerini sıkarak sakinleşmeye çalışır) Evet bir kadın dediğin benim hayatımda sahip olduğum tek şeydi. Ama senin yüzünden o da yok artık. Bütün hayatımı mahvettiğin gibi bunuda mahvettin. Ne kadar çok ölmeyi hak ediyorsun değil mi?

2.ADAM: Belki hayatını mehvettim ama o kadının suçlusu ben değilim.

1.ADAM: Nasıl sen değilsin? Beni terk etmesi senin suçun değilmi şerefsiz. Sen olmasan neden beni terk etsin ha.

2.ADAM: Seni terk etmedi o.

1.ADAM: Kes lan sesini. Kes lan. O beni terk etti. Senin sülük gibi hayatımı emmenden dolayı.

1.Adam alkol şişesini alır ve kafaya diker. Yakın ve hareketli görürüz.


3. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
                                                                                                    1.ADAM – 2.ADAM - KADIN



1.Adam şişeyi içerken kadraja boş olan sandalye girer. Artık orada bir kadın oturuyordur. Üzgün, perişan ama güzel bir kadındır. 1.adam kadını görünce gözleri büyür. Elindeki şişeyi utanarak saklar. Daha sonra onu karanlığa bırakır. Kadına dönerek özlemle bakar.

                                                               KADIN: Aşkım. Ben seni terk etmedim aşkım.

1.Adam özlemle bakarken aniden sinirlenir ve diğer adamı işaret ederek bağırmaya başlar.

1.ADAM: Hayır sen beni terk ettin ve bütün suçlu bu sülük. Şimdi neden karşıma geçmiş onu savunuyorsun. Senin acını yaşatan bu şerefsize en büyük acıyı yaşatacağım. Şimdi beni vazgeçirmeye neden çalışıyorsun. Bunu beni terk etmeden önce düşünecektin.
                                                              
KADIN: Hayır aşkım seni terk etmedim ve onun hiç bir suçu yok.

2.ADAM: O seni terk etmedi. Sen bunu kabullenmiyorsun.

1.ADAM: Kes lan sesini. Sen hiç bir şey bilmiyorsun, senin bütün işin benim hayatımı mahvetmek. Şimdi karşıma geçmiş yalvarıyorsun. Hatta bunu yapmak için en sevdiğim insanı kullanıyorsun. Sen ne kadar kansız, sen ne kadar şerefsiz bir adammışsın.

KADIN: Aşkım bana bak. Aşkım. Ben seni terk etmedim. Bu elimizde olan bir durum değil.

1.adam sanki laf dinlermiş gibi biraz sakinleşerek kadına döner. Kamera bir süre genişten etraflarında döner. Daha sonra 2.adamı yakın görürüz.

2.ADAM: Bana ne yapacağın umurumda değil. Ama bunu ona yapma. Onun hiç bir suçu yok. Ömründe ilk kez doğru bir şey yaptın bu yüzden onu üzme.

1.ADAM: (kadına hayranlıkla bakarak 2.adama konuşur) Sen karışma.

KADIN: Aşkım. Ben seni terk etmedim. Bunu aklıma bile getirmedim. Seni çok seviyorum. Yanıma gelmeni istiyorum. Onun bir suçu yok. Ben seni seviyorum aşkım.

1.ADAM: (başını sallar) Hayır hayatım. Sen anlamazsın. Beni terk edip gittiğin günden beri bu anı bekliyordum. (ağlamaklı konuşur) artık dayanamıyorum. Artık hiç bir şeyin önemi yok.

2.ADAM: Aklından geçeni yaparsan ona asla kavuşamayacaksın.


4. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
                                                                                                    1.ADAM – 2.ADAM - KADIN


Kamera hızlanmaya başlar ve bu sahnenin sonunda olabildiğince hızlı olur. 1.Adam 2.Adama hışımla döner. Perişan olmuştur. Ama öfkeden gözleri dönmüştür.

                                                               1.ADAM: O beni terk etti.

2.ADAM: O seni terk etmedi. Beni yok edersen ona kavuşamazsın. Sakin ol ve ömründe ilk kez mantıklı davranıp bundan vazgeç.

                                                               1.ADAM: Demek ölümden bu kadar korkuyorsun ha?

KADIN: O haklı eğer onu öldürürsen bir daha kavuşamayız. Eski günlerdeki gibi bir araya gelemeyiz. Lütfen aşkım. Vazgeç.

1.ADAM: Demek sende onun ölmesini istemiyorsun. Bizi ayıran bu sülüğü ezmemi istemiyorsun öyle mi? Neden?

                                                               KADIN: Çünkü seni seviyorum.

1.ADAM: Beni mi seviyorsun onu mu seviyorsun? Bana bunun cevabını ver.

KADIN: Bu nasıl soru aşkım seni sevmesem seni durdurmaya çalışırmıyım. Sülük dediğin sensin. Sen kendini kandırıyorsun. Sakın bunu yapma. Mantığına kulak ver.

1.ADAM: Mantıkmış. Bu şerefsiz olmasaydı şu an yanımda olacaktın.

2.ADAM: Eğer onun yanında olmak istiyorsan aklından geçeni yapma.

1.adam silahı eline alır. Kamera artık hızlanmıştır.

                                                               KADIN: Ben seni terk etmedim aşkım.

                                                               1.ADAM: Dayanamıyorum.

Kamera hızlanır. Yakın yüz detayları. Kadın ve 2.adam telaşlanır.

                                                               2.ADAM: O seni terk etmedi. O bir trafik kazasıydı.

                                                               1.ADAM: Dayanamıyorum.

1.adam silahı havaya yavaşça kaldırır ve silaha bakar.

KADIN: Aşkım bunu yaparsan seni bir daha göremem.

2.ADAM: eğer beni öldürürsen....

1.ADAM: Kes sesini.

1.adam silahı kaldırır.

1.ADAM: artık dayanamıyorum. (karısına döner.) Sen öldüğünden beri her akşam bunları yaşıyorum. Her akşam bir başkasını suçluyorum. Artık dayanamıyorum.

KADIN: (kısık bir sesle) Lütfen aşkım.

1.ADAM: Her akşam senin hayalinle konuşuyorum ama sen beni anlamıyorsun. Artık dayanamıyorum. Lütfen beni affet.

KADIN: (sessizce yalvarır) Lütfen.

1.ADAM: lütfen beni affet.

1.adam diğerlerinin yalvaran bakışları arasında silahı kaldırır ve kafasına dayar. Kamera hızla dönmeye devam eder. Kadının yüzünü yakın görürüz. Patlama sesi duyarız. Kamera kadının yüzünde sabit kalır.

Odayı çeok geniş sabit görürüz. 1. adam masaya düşmüştür ve başından kan sızıyordur. Sandalyeler boştur. Bir süre sabit kalırız. Sonra rolcaption akar.


SON

EROL ÇELİK
28 – 09 - 2011

SENARYO ÖRNEKLERİ 5 ( NEŞETİ SANİYYE TEKNESİ )


Filmin Özgün Adı: Neş'et-i Sâniyye Teknesi       
İngilizce Adı: Existing To Body Again
Yapım Ülkesi: Türkiye
Yapım Yılı: 2011
Süresi: 13:52

KISA FİLM SENARYOSU
NEŞETİ SANİYYE TEKNESİ


YAZAN VE YÖNETEN: EROL ÇELİK
OYUNCULAR MEHMET İMAMOĞLU - ERMA DZAFEROVİC
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: ERCAN BAYRAK - ONUR GÜNAÇAR
IŞIK: AYKUT YANGIN - ORÇUN YANGIN
GRAFİK: ALİ ARGUN
KURGU: ALİ İLHAN
MÜZİK VE MİKSAJ: ERDEM ESKİMEZ - KORAY BAŞARAN
EBRUCU: KENAN İNCİ
DANIŞMAN: SEHER AŞICI
SESLENDİREN: MURAT PROSÇİLER




NEŞ’ET-İ SÂNİYYE TEKNESİ
( SENARYO )

1.      Bölüm  -  İç / Gündüz / Oda                                                                            Kenan


Büyük bir çalışma odası görülür. Hafif loş ve kasvetlidir. (mümkünse) pencerelerden gün ışığı girer. Kenan ortadaki masanın üzerinde ebru teknesine bakarak gülümsüyordur.
Dış ses: (keyifli) İşte.!. Beni alıp başka dünyalara götürecek olan teknem hazır… Çok bekledim bu günü, istediğim gibi yönetebileceğim, kendime ait bir teknem var artık… (Şüpheci) Bütün dünyaya sahip miyim şimdi? Her şeyimi içine koyup dilediğim gibi gezinebilecek miyim?.. Elbette gezineceğim. (gururla) çünkü bunu hak ettim.
Tekneden ve boyalardan detaylar. Kenan’ın yüzünden, psikolojisini yansıtmak için yakın çekimler. Dış sesin anlattıkları doğrultusunda yüzündeki ifade durmadan değişir.   
Bir süre tekneden başını kaldırır ve etrafında bir tur atarak düşünür. Sonra teknenin başına tekrar gelir.
Dış ses: Bu yolculuğa Esra’yla birlikte çıkmak istiyorum. Zaten bu tekneyi onun için yaptım. (uzatarak) Ama… Esra böyle bir yolculuk istemiyor… Daha kötüsü, teknem bir kişilik… (derin bir soluk alır) Aklım tam bu noktada duruyor…
Duraklar ve bakışlarını tekneden çekerek tavana diker. Eliyle ağzını silerek düşünmeye çalışır. Sonra tekrar tekneye dönerken gülümser. Tekneden ve çevreden detaylar.
Dış ses: Dertlerin, tasaların olmadığı, bütün güzelliklerin nefes aldığı bir yolculuk olacak bu. Endişelenmeme gerek yok. Bu büyünün tutması için tek bir sorun var, oda Esra’nın tekneye binmeyi kabul etmemesi…
Ah Esra ah! Seni bir kenara bırakamıyorum, aklımdan uzaklaştıramıyorum… Ömrümün son yarısını senin için yaşadım ve yüzlerce ömrüm olsa, emin ol hepsini senin için yaşamaya hazırım ama gel vazgeç inadından. Seni artık deniz kenarına götüremem ki. Bu gidiş, öyle bir yolculuk değil. Bu yolculuk seni bana tekrar getirecek olan yolculuk. Bu, Akdeniz’in sularında serinlemek kadar sıradan bir macera olmayacak, aksine hayal gücünün alamayacağı kadar sihirli bir yolculuk olacak.
Ellerini ovuşturup teknesine tekrar bakar. Boyaların içindeki fırçaya dokunur. Ama başını iki yana sallayarak eksik bir şeyler var der gibi öfkelenir.
Dış ses: Sensiz asla bu yolculuğa çıkmayacağım.
Bir sonraki bölüme geçmek için, uygun bir detay yakalanır.


2.      Bölüm  -  İç / Gündüz / Oda                                                                            Kenan


Başka gün.
Kamera kırmızı boyanın bulunduğu kavanozdan açılarak Kenan’ı görür. Elindeki at kılı fırçasıyla kavanozu karıştırıyordur. Kavanozun dibine çöken boyanın dağılarak kıvama geliş ayrıntısı alınır. Çok keyifli görünüyordur ama aniden suratı asılır. Yaptığının yanlış olduğunu anlamış gibi yüzünü buruşturur ve kavanozu karıştırmaktan vazgeçer. Hızla kitreyle dolu teknesinin başına geçer ve ellerini teknenin iki yanına koyarak sanki kitreli yüzeyin üzerinde kendine bakmaya çalışır. (eğer mümkünse Kenan’ın kitredeki yansıması alınır)
Dış ses: Ah Esra, seni düşünmekten kafam karıştı. Aklım sensiz olmuyor ama seni bu yolculuğa hazırlamak için biraz yalnız kalmam lazım. Yoksa sen beğenmeyeceksin, beğenmeyecek ve benimle gelmeyeceksin. Kafam kavanozdaki boya gibi darmadağınık oldu.
Eğildiği yerden kalkarak, ebru teknesine bakar. İfadesizdir. Bir süre onu seyreder. Daha sonra gururla başını geri çekerek gülümser.
Dış ses: Bu sadece bir başlangıç. Az sonra oluşacak yaşama hayran kalacaksın. İnan bana. Bunu sana ispat etmek için tüm hayatımı ortaya koyacağım... (kamera burada yakın çekim görür. Amaç filmin sonundaki planı aklına gelmiş gibi kaşlarını kaldırışını yakalamak.)
Kısa bir süre daha teknesine bakar ve sonra yavaşça tekneye eğilerek, sanki onun kulağına fısıldıyormuş gibi elini ağzına götürerek konuşur. (dudaklarını oynatışı görülmez.)
Dış ses: Birazdan bu kadar temiz kalmayacaksın. Seni hayallerimle kirleteceğim.
Tekrar doğrulur ve biraz önce karıştırdığı boya kavanozunu alır. Fırçayla karıştırmaya başlar. Her şeye yeni başlıyormuş gibi heyecanlıdır. Çabuk hareketler yapar. Düşüncesine uygun mimikler verir.
Dış ses: Önce bir lale yapacağım. Güzel bir lale. Kraliçelere layık. En az senin kadar sade ve gizemli olmalı, en az senin kadar mis kokulu ve pırıltılı. Yeter ki seni mutlu göreyim. Bu mutluluğu sağlamak için en iyi lalemi yapacağım.
Aniden durur. Yüzü soru doludur. Elindeki kavanozu karıştırmaktan vazgeçer. Öylece ebru teknesine bakar.
Dış ses: Çok şey mi yüklemiş oluyorum bu laleye?.. Lale bunu kaldırabilecek mi?.. Peki aşkımı laleye nasıl yansıtabileceğim?... (durur ve tekrar gülümsemeye başlar) cevap apaçık ortada. Bu yolculuğa ve ebru tekneme sonsuz güveniyorum…
Yüzü buruşuk bir şekilde (öküz ödünün kokusundan rahatsız olduğu için yüzünü buruşturur) kavanozuna öküz ödü damlatır. Biraz daha karıştırarak teknesine bakınır. Atkılı fırçasıyla kitrenin üzerinde fon yapmaya başlar.

Dış ses: Eminim Esra laleyi görünce büyüsüne kapılacak. Laleyi anladığı zaman beni de anlayacak. Tekneye birlikte binmeyi kabul edecek. Biliyorum, biliyorum teknem bir kişilik ama yeter ki kabul et, onunda bir yolunu bulurum.
Fırçayı sol işaret parmağına vururken sanki kendinden geçmiş gibidir.
Dış ses: Bu laleye bütün duygularımı ve düşlerimi akıtmalıyım. Eğer bunu başarabilirsem, Esra’yı bu yolculuğa ikna edebilirim.
Kavanozun içinden biz yardımıyla bir damla alır ve teknede gözüne kestirdiği bir yere damlatır. Kamera kitre üzerinde dağılan boyayı çeker.  Kenan daha küçük bir biz alır, dikkatlice kırmızı daireye yaklaşır ve nefesini tutarak, dairenin sol üstünden, içten dışa doğru bir çentik atar. Doğrulur ve nefesini bırakır. Heyecandan yüzü aydınlanmıştır ve derin soluklar alır.
Dış ses: Bakalım bu laleyi sana getirdiğimde düşüncelerin değişecek mi?
Bu bölüm lale yapımından birkaç detayla biter.


3.      Bölüm -  İç / Gece / Oda                                                                            Kenan

----
Aynı günün akşamı.
Kenan odaya girerken görülür. Çok sinirlidir. Ebru teknesinin başına hışımla geçer.
Dış ses: (öfkeli) Olmadı… İlk sefer, kötü geçti… Esra ilk yolculuğumun resmini beğenmedi…
Kitrenin üzerini temizler ve yeşil boyayı karıştırmaya başlar.
Dış ses: Şimdi ona yeni bir lale yapmalıyım, hem de dünyanın en güzel lalesini… İnkar edemeyeceği, itiraz edemeyeceği, kabulleneceği bir laleyi.
Kenan lale yapmaya başlar. Sanki dünyadan kopmuştur.
Dış ses: (sakinleşmiştir) Esra, üç ay önce elinde olmadan, ikimizin de istemediği kötü bir gidişin esiri oldu, o andan itibaren dünyayla aramdaki bağ koptu… (derin bir soluk alır) Şimdi onu bu kötü gidişten kurtarmalıyım. Esra’yı istemediği o karanlıktan çekmeliyim, kendi ellerimle hazırladığım aydınlığa götürmeliyim. Çünkü onu çok özledim.
Kitrenin üzerinde mükemmel bir lale duruyordur. Kenan laleyi bitirir. Ellerini ağzına götürerek siler, hayranlık ve şaşkınlıkla resme bakar.
Dış ses: Ya Esra, bu yolculuğun ne kadar güzel geçeceğini anladın mı? Birde sen bin tekneye, gör o zaman mutluluğumuzu… Tekrar birleşmemizin tek yolu bu tekne…
Kenan, resmi kağıda geçirir ve resme bakarak düşünür.
Dış ses: İşte birlikte çıkacağımız yolculuğumuzun kanıtı… Sırf daha güzel yerler keşfedebilmek için dünyayı dolaşmaya hazır ol. Sen ve ben Esra. Bir daha ayrılmayacağız. Sadece bana güven.
Kenan elindeki resimle odadan çıkar.


4.      Bölüm -  İç / Gündüz / Oda                                                                            Kenan

Başka gün.
Kenan, mutlu bir ifadeyle ebru teknesinin başında resimler yaparken görülür.  Serpmeler, laleler, taramalar. Bir biri ardına geçişlerle, sanki sürekli resim yapıyormuş gibi bir hareket sağlanır.
Dış ses: (keyifli) Sonunda yaptığım resimleri Esra’ya beğendirdim… İnanılmaz bir duyguymuş. Benimle bu muhteşem seyahate katılmaya razı oldu. İlk engelimi aştım. Artık Esra’da bu keşiflerin güzel olacağına inanıyor… Onu alıp, dünyanın en güzel yerlerine götüreceğim… 
Kenan her yaptığı resmi kağıda çektikten sonra resme şöyle bir bakar, mutlulukla gülümser ve kuruması için kenara koyar. Ama geçişlerle bir süreklilik sağlanır. Yüz ve malzeme detaylarıyla desteklenir.
Dış ses: Şimdi Esra’ya yeni resimlerimi götürmeliyim ve onun yanına vardığımda, bu yolculuğa nasıl beraber çıkacağımızı açıklamalıyım. Çünkü bunu nasıl yapacağımı buldum.
Kısa bir duraklama olur ve Kenan resimleri alarak odadan çıkar.


5.      Bölüm – Dış / Gündüz / Oto galeri                                                    Kenan - Galerici

Başka gün.
Kenan arabasını satarken görülür. Bir oto galerinin önündedirler.  Karşısındaki adamdan paraları alırken yüzünde bir üzüntü ama umursamazlık vardır.
Dış ses: Benim artık arabaya değil, çift kişilik bir ebru teknesine ihtiyacım var. Malzeme almalıyım ve alacağım malzeme çok para tutuyor, bu yüzden dört yıldır bindiğim arabamı satmak umurumda değil. Artık dönüşü olmayan bir yolun sonuna doğru ilerliyorum…  Bu yol elbette meşakkatli olacak… Ama sonunda beni Esra’ya götürecek.
Kenan parayı cebine koyduktan sonra arabasının yanından ayrılırken, ona son bir kez bakar ve ellerini cebine koyar. Başını önüne eğerek oradan uzaklaşır.
Dış ses: Bu yolculuğa bir isim bile buldum. “Neş’et-i sâniyye. Başka hiçbir kelime bizim yolculuğumuzu açıklayacak enginliğe sahip değil. En güzel yolculuğun adına başka ne koyabilirdim ki? Tekrar Vücuda gelmek.


6.      Bölüm – İç / Gündüz / Mutfak                                                                    Kenan 

Aynı gün.
Kenan mutfak masasında yemek yerken görülür. Dalgındır.
Dış ses: Onu nasıl bir yolculuğa götürmeliyim? Daha doğrusu hangisiyle başlamalıyım?.. Bir laleyle mi mesela? Yoksa rastgele bir serpme mi bunun için uygun?... Hayır, daha yaratıcı ve büyüleyici bir şey düşünmeliyim… Önce Esra’nın nasıl bir tatil istediğini hatırlamalıyım. Her şeyden önce bu tatilde bir deniz olmalı, çünkü Esra denizsiz bir gezi istemiyor. Bu kolay, bunu taramayla sağlayabilirim. Aynı zamanda doğa kusursuz olmalı. Buda kolay… Güneş insanın içini ısıtmalı… Ve daha bir sürü ayrıntıyı atlamamalıyım…
Bütün bunları yapacak malzemem var. Bu yolculuk hem uzun olacak, hem de mükemmel. Bu yüzden her şeyi içine alacak bir tekneye ihtiyacım var ve o tekne şu an gözümde canlanıyor. Neş’et-i sâniyye teknesi.
Kenan bütün bunları düşünürken yemeğini bitirir ve tabakları öylece bırakarak salona geçer. Malzemeleri yüklenir. Ve evden çıkar.

7.      Bölüm – Dış / Gündüz / Taksi                                              Kenan – Taksi şoförü 

Kenan bir takside yolculuk ederken görülür. Yol boyunca dışarıyı seyreder ve düşünür. Taksici arada bir dikiz aynasından müşterisine bakar. Kenan varacağı yere kadar dışarıyı seyreder. Arada bir eliyle ağzını siler.
Dış ses: Esra beni bekliyor. Hem de dört gözle. Çünkü oda bu büyünün güzel olacağına inandı. İnanmasa asla gelmek ister miydi?  Madem gelmeye ikna oldu, ona vaat ettiğim güzelliği yaşatmalıyım… Başı dönmeli ve bana bir kez daha aşık olmalı… O isteyecek, ben dümeni o yöne çevireceğim. O isteyecek ben o limanda demirleyeceğim… O hissetmek isteyecek ben ona hissettireceğim… Ebru teknesi, en güzel keşfin teknesi olmalı. Bu yüzden çok büyük olmalı ki, içine her şeyi alabilmeli. Bütün duyguları, istekleri, tatları, renkleri, bütün arzuları almalı ki, geriye sadece hissetmek kalmalı.
Taksi yavaşlayarak durur. Kamera nerde durduklarını görmez. Kenan büyük bir keyifle parayı öder ve araçtan inerek bagajdaki malzemelerini alır. Taksi yanından ayrılınca kamera mezarlığın giriş kapısını görür.

8.      Bölüm – Dış / Gündüz / Mezarlık                                                               Kenan

Kenan malzemelerle mezarlığın içinde yürür. Bir sırt çantası, kitre dolu bir bidon(ama kitre olduğu anlaşılmamalı.) Detaylar ve Kenan’ın yüz mimikleri.
Dış ses: Bekle beni Esra, az sonra seni bu soğuk dünyandan kurtaracağım. Seni aydınlığa çıkartırken, hayatın renklerini tekrar tadacaksın… Seni buradan götüreceğim ama merak etme, yerini değiştirecek kadarda acımasız değilim. Hem aklımı o kadar da kaçırmadım... Burası bizim ana limanımız olacak. Yeni çıkacağımız bütün seferlerimiz burada başlayacak ve alabildiğine muhteşem dünyalara yelken açacağız.
Kenan mezarlığın arasında yürürken ayakların altındaki çakıllar gıcırdar. Malzemeler ağır geldiği için duraklar, ellerindekini yere koyarak nefeslenir.  Bir süre düşünmeden yürür ve nihayet mezarın başına gelir. Mezarın taşında ve etrafında, ebru teknesinde çizdiği resimler yapıştırılmış haldedir. Birkaç resim yerlerinden kurtulmuş ve etrafa saçılmıştır. Mezar taşının üzerinde ki yazı, resimlerden dolayı gözükmüyordur. Kenan eşyaları yere koyar ve mezar taşının başına gelerek resimlerden bir kaçını yerinden çıkartır. Böylelikle mezar taşındaki yazı ortaya çıkar. Esra İnci 1973 2001
Bu arada kamera mezarın içine doğru döner. Mezarın içinde çok büyük bir ebru teknesi vardır.

9.      Bölüm - Dış / Gündüz / Mezarlık                                                            Kenan - Esra

Kamera ebru teknesinden tekrar kalktığında Kenan kitre dolu bidonla mezara yaklaşırken görülür. Kitreyi özenle mezarın içindeki tekneye döker. Teknenin içi kitreli suyla doluncaya kadar bu işlem yapılır. Kenan, işi bitince ayağa kalkar ve teknesine bakarak keyifle gülümser.
Dış ses: İşte teknem hazır… Dünyanın en büyük ebru teknesi bu… Neş’et-i sâniyye teknesi… Tekrar vücuda gelme teknesi… Esra’yla ikimizin teknesi…
Kenan, sanki hiç zaman kaybetmek istemiyormuş gibi çantasından çıkarttığı kavanozlardaki kökboyalarından büyük fırçalarla, mezarın üzerindeki tekneye boyalar damlatmaya başlar. Yüzünde oluşan tebessüm, hareketlerine yansır. Heyecanlı ve telaşlıdır. Esra’nın gülüşleri duyulmaya başlar. Durur ve etrafına bakınır ama Esra’yı sadece duyuyordur. Etrafta kimse olmadığını görünce hemen çantasından birlik insülin iğnesini çıkartır. Esra’nın gülüşü daha bir neşelenir. Kenan iğneyi sol bileğinden dört parmak geriye saplar ve içine kan doldurur.  Şırıngadaki kanı hiç beklemeden ebru teknesinin üzerine fışkırtır. Teknenin üzerinde bir şerit halinde kan belirince, biri Kenan’ın omzuna dokunur. Hızla dönünce Esra’yı karşısında görür. Bir an bir birlerine şaşkınca bakarlar. Sonra bir birlerine sarılırlar. Kenan Esra’ya tekneyi gösterip bir şeyler anlatmak ister ama Esra, onu parmağıyla dudaklarına dokunarak susturur. Ve yavaşça geriye doğru yürümeye başlar. Kenan şaşkınlıkla sevdiği kadına bakar ve yalvarırcasına bir yüz ifadesiyle gitmemesi için başını sallar. Ama Esra gerilemeye devam edince, tekneye dönerek, ne yapacağına karar vermeye çalışır. Esra artık uzaklaşmıştır. Kenan döner ve şırıngayı alarak tekrar damarlarından kan çeker. Şırınga dolunca teknenin üzerine fışkırtır ve hiç beklemeden bunu üç kere yapar. Esra onun yanına çöker ve başını onun omzuna koyarak, kocasının şırıngayı tekneye fışkırtmasını seyreder. Kenan omzuna başını koyan karısının başını okşar ve gözlerini kapayarak kafasını onunkine yaslar. Bir süre sonra Esra ayağa kalkar ve geriye doğru çekilmeye başlar. Kenan olacakları anlamış gibi yüzüne bir keder oturur. O ayağa kalkmaz ama sevgilisinin ardından hafifçe omzunun üzerinden bakar. Sonra hışımla tekneye bakar. Teknede kırmızıya boyanmamış yerler vardır. Çantasından bıçak çıkartır ve sol bileğini keserek kanını teknedeki boş alanlara akıtır. Bu arada Esra arkada onu seyreder. Kenan başıyla arada bir dönerek karısına bakar ve gülümser.  Artık Kenan’ın tansiyonu düşüyordur ve hareketlerinde bir ağırlık oluşmaya başlar. Yavaş yavaş bitkin düşer ama kanını tekneye akıtmaya devam eder. Bıçağı sol eline alarak sağ bileğini keser ve akan kanla tekneyi iyice kana bular. Arada sendeleyerek düşer gibi olur ama kendini tutar. Durmadan karısının davetkar ve gülen yüzüne bakar. Kenan sonunda bitkin düşer ve dizlerinin üstüne yığılır. Karısı yanına gelerek ona omuzlarından sarılarak konuşur.
Esra: Artık birlikteyiz. Yolculuğa çıkabiliriz.
Kenan karısının yüzüne mutlu ama bitkin bir şekilde bakar ve gözlerini yumar. Ekran kararır.
Ekran tekrar açıldığında Esra ve Kenan birlikte mezarlıkta el ele yürürlerken görülürler. Ekran kararır ve tekrar açıldığında Kenan karısının mezarı başında yerde yatarken görülür. Bileklerinden akan kan kollarının yanında küçük göletler oluşturmuştur. Ekran kararır.

BİTTİ   


Oyuncular

Kenan:
Esra:
Taksi Şoförü:
Galerici:





EROL ÇELİK
02-06-09