Kulağımda jetro tull müziği ile havaalanın rötarlı
uçağını beklerken, kendimce bir oyun oynamaya karar vermiştim. İnsanları
suçlayacaktım. Onları bilmedikleri, belki de ömürlerince yapmayacakları çirkin
bir iftiranın altına sokacaktım. Düşüncesi bile zevkli geldi bana. Böyle çirkin
bir oyunu hastalıklı bir beyin üretebilirdi muhakkak ama kötü hava koşulları
sebebiyle yok yere bir saatten fazla hapis kalmak aklın hastalanmasına
sebeptir. Hastalanması derken biraz abartılı bir düşünce gibi görünebilir fakat
zaten meyilli bünyelerin bu hastalığa kapılmasının oldukça normal olduğunu, bu
ruh halindeki herkes bilir.
Neyse ben oyunuma döneyim.
İlk kurbanım, oooooo etrafıma bakınca aklımdaki kanserin oldukça ilerlediğini
görüyorum. Hiç acımadan masum insanlara çirkin yakıştırmalar yapabilir miyim
gerçekten? Yapabilirim. Bendeki bu çelişki ne acayip, hem yapmak isteyip hem
yakışmasını düşünüyorum. E, nede olsa bu kendimle benim aramda.
Etrafıma bakıyorum ve 409 numaralı kapının bekleme salonun mavi demir
koltuklarında oturan ilk kurbanımı arıyorum.
Aha buldum. 40’lı yaşlarda bir kadın. Parmağındaki alyansı çenesine yasladığı
elinde görülüyor. Boş bakıyor ama yüzündeki bir ifade gözümden kaçmıyor.
Kesinlikle bir şey gizliyor. Beyaz bir gömleğin üzerine yeşil bir örgü kazak
giyinmiş kadının saçları boyasız. Sakladığı sır yüzünde kederi artırıyor. Sırrın
ne abla?!! Sırrın ne kadar kötü?!! Elindeki pahalı telefona düşünceli ve
duraklayarak mesaj yazmaya başlıyor. Sırrın ne abla? Söylemeyecek misin?
Tamam, o zaman ben tahmin edeyim. Senin yüzündeki acıdan bu suçun senin
tarafından işlenmediği belli. Düşünüyorum ve aklıma çok iğrenç şeyler geliyor.
Midem bulandı bunu düşünmeyeceğim. Senin kederini kendi iğrençliğimle iyice
kirletmeyeceğim.
Azat ettim seni.
Kısa saçlı esmer ve kalın kaşlı 30lu yaşlarda erken olgunlaşmış ve varlıklı bir
adam gözüme ilişti. Hah tam dişime göre. Tavandaki çapraz demir çubukların
arasındaki florasanlarla aydınlanan hava
alanının 409 numaralı bekleme salonu, adamın karanlık dünyasını aydınlatmaya
yetmiyor. Yanında kendinden en az yirmi yaş daha büyük bir adam var. Hayır, bu
adamdaki hürmet onu baba yapmaz, onu daha çok hizmetli yapar. Kalın kaşlı
adamın karanlık dünyasına hizmet eden bir adam. Adamın kaşları gözlerini ve
bakışlarını daha bir karanlığa gömmüş. Sen söyle adam, senin suçun ne. Evet,
senin daha kötü ve kendi elinden işlenmiş bir suçun var değil mi? Var elbette,
bu, dört sıra koltuğun arsındaki mesafeden bile anlaşılıyor.
Dur tahmin edeyim. Gözlerin kadar karanlık düşüncelerin var. Arabanla bilerek bir
adama çarptın. Hayır mı? Silahınla bir gencin sol ayağını topal ettin. Buda mı
değil? Peki, bir kadını rızası olmadan
kirlettin. Hadi canım bunlardan biri olmalı. Yoksa, uyuşturucu satıp masum bir
ailenin dağılmasına mı yol açtın?
Ha evet, sende bu son madde daha ağır basıyor. Gerçi bunu yapıyorsan önceki tüm
suçlamalarımı zaten yapıyor olman muhtemeldir.
Neyse sendende iğrendim. Kustum ve cehenneme yolladım. Hey nereye gidiyorsun.
Umarım aynı uçağa binmeyiz. Yoksa uçak boyunca aynı soğuk düşünceler içinde
olucam.
40lı Yaşlardaki ablada kalkıyor. Sanki, “olsun bunlara katlanmalıyım” der gibi
kendine soluk bir güven vererek şalını boynuna iliştiriyor.
Şimdi kulağımda The Doors çalıyor. The end.
Midem bulandı. her insanın karanlık bir yönü vardır ve ben bu oyunu oynamak
istiyor muyum diye düşünüyorum?
Bateri atak yapıyor Jim Morisson amca çığlık atıyor. Ben susmak zorundayım.
İçimde ziftleştirdiğim bir sıkıntı ile düşünmeyi bırakıyorum. İnsanları
seyretmezsem bunu başarabilirim.
Karanlık bir oda görülür. Ortada bir masa vardır ve masanın
bir köşesinde 1. Adam oturmaktadır. 40 lı yaşlarda saçı başı dağınık ve
keyifsizdir. Önünde içki şişesi ve kadehi vardır. Masa lokal bir ışıkla tepeden
aydınlanır. Tek başına içtiği anlaşılmaktadır. Kamera adamın etrafında çok
yavaş dönerek masanın etrafında kimsenin olmadığını gösterir. Masanın etrafında
iki tane boş sandalye görülür. 1. adam tam karşısındaki sandalyeye sanki orada
biri oturuyormuş gibi ve o kişiye çok sinirliymiş gibi bakmaktadır.
Kamera masanın etrafında 1 tam tur atıp 1. adamı gördüğünde,
adamı yakın görürüz. Kamera yine çok yavaş bir şekilde adamın yüzünde döner.
1.Adam karşıya bakıyordur ama görüntü sadece adamın
yüzündedir. 1. adam karşısındakine öfkelenir ama kendine hakim olmaya çalışarak
konuşur.
1.ADAM: Ben
bundan fazlasını yapamam. Benden daha fazlasını isteme.
Kamra genişe çıkar ve yine masanın
etrafında aynı yönde ve yavaşça döner. Tüm film boyunca kamera aynı yöne döner.
Kesinlikle sabit açı kullanılmayacak. 1.Adamın karşısında kimse oturmamaktadır
ama adam orada biri varmış gibi konuşmaya ve bunu seyirciye inandırmaya devam
eder.
1.ADAM: Bu
duruma düşmemin en büyük sebebi sensin. Duyuyormusun beni. Yıllardır senin
yüzünden hayatımı düzene sokamadım. Annem...
1.Adam durur ve alt dudağını
ısırır. Annesini htırlayınca içi burkulmuştur. Yüreği şişmiş bu öfkesinin
artmasına sebep olmuştur. Bakışlarını karşıdan kaçırır ve tavana bakarak
arkasına yaslanır. Yüzü bir an karanlığa düşer.
Kamera burada yakın plan görür.
Adamın alaca karanlıktaki yüzü fludür. Bir an sessizlik olur adamın ifadesi
karanlıkta pek anlaşılmıyordur. Kamera hareketlidir. 1.Adam bir anda öne çıkar
ve yüzü aydınlanır. Öfkesi yine kontrol altındadır. Kamera enişe çıkar ve
dönmeye devam eder.
1.ADAM: Annem
hep seningibi bir adam olmamı istedi. 40 yaşına geldim ve bu peşimi bırakmıyor.
Duyuyuyormusun beni. Hayatımın ağzına sıçtın. Duyuyormusun beni. Annemi ne
kadar çok severdim ben ama o her seferinde senin gibi bir adam olmamı istedi.
Kamera yakın plana geçer. Adamın
gözleri kızarmaya başlar. Bir yudum daha alkol içer ve elinin tersiyle ağzını
silerek karşısına döner. Kendinden iğreniyormuş gibi bir yüz ifadesiyle
konuşur.
1.ADAM: Benim
hayatımı ne hale soktuğunu anladın mı? Sen olmasaydın burda olur muydum? Sen
benim hayatımın içine sıçmasaydın ben burda bunları düşünüyor olurmuydum.
(bağırır) Allah belanı versin.
Durur, yaptığının yanlış bir şey
olduğunu düşünür gibi başını iki yana sallar. Kamera hareketeli çok yakın
görür. Adam gözlerini kapatmıştır. Aniden öfkeyle açar. Kamera en genele çıkar.
Masa boştur.
1.ADAM: Allah
belanı verdi tabi yoksa ben burda olmazdım. (sakinleşir.) Sen hep benim bir
adım önümdeydin. Sana ne zaman ulaşmaya çalışsam sen yeni bir adım atarak
benden kendini kurtardın. Ama buraya kadar.
Kamera yakın plan görür.
1.ADAM: Sen
eğer çok mükemmel bir adam olsaydın bu gün burada olmazdık. Artık sıra bende
ben senin ağzına sıçıcam ve benim önüme geçmene engel olucam. Sen gerçekten
mükemmel bir adam olsaydın, beni bu hale sokmazdın. (bağırarak) Beni bu hale
sokan sensin. Duyuyormusun şerefsiz.
Kamera yakından adamın etrafını
dönerken bakış açısına gelir ve 1. adamın omzundan karşı sandalyede oturan
başka bir adam görür.
1.ADAM: Demek
geldin ha. Demek başına ne geleceğini anladın. Korktunmu lan mükemmel insan.
Korktun mu lan şerefsiz. Ne oldu lan sen zaten bir gölgeydin neden bu kadar
korkasın ki? Sen benim sayemde hayat bulan bir izdin oğlum. Neden geldin
söylesene. Neden? Korkuyor musun?
1.Adamın yüzünde bir mutluluk
oluşur. Zafer mutluluğu. Kamera 2.Adamı yakın görmez. Bu yüzden yüzünde hiç bir
ifade anlaşılmıyordur. Tekrar 1.Adamı yakın görürüz.
1.Adam zaferinin keyfini
çıkarıyormuş gibi hareketler yapar.
1.ADAM: Kork
tabii. Ben senin yerinde olsam korkardım. Sülük gibi yaşamaktan seni
kurtaracağım için bana teşekkür etmek yerine itler gibi korkuyorsun. Korkuyorsun
dimi? (başını tehditkar sallar) Korkmaaaa. Sen benim hayatımı mahvettin ama ben
seni bir sülük gibi yaşamaktan kurtararak sana da, kendime de iylik yapıcam.
2.Adamı yakın görürüz. Yakışıklı,
traşlı ve takım elbiselidir. Kamera devamlı dönüyordur. 2.Adamın yüzünde hiç
bir ifade yoktur. Sanki karşısındakinin ne yapmaya çalıştığını dinliyordur
sadece. Kamera tekra zaferden gülümseyen 1.Adama döner.
1.ADAM: Evet
sen benim zayıflıklarımdan beslenen bir sülüksün. Sülüklerin sonu nedir
biliyormusun. Sülüklerin başını ezmek gerekiyor. (sinirlenmeye başlamıştır)
Bende artık benim kanımdan beslenen sülüğü öldürmeye geldim.
Kamera 2.adamın amorsundan 1.adamı
görür. 1.adam gözlerini karşısındaki adama dikmiştir. Kamera 1.adamı yakından
görür.
1.ADAM: Seni burda
öldürücem ve sana da bütün dünyaya da ders vericem. Mükemmel insan olmak o
kadar da iyi bir şey olmadığını herkese öğreticem. Öğreticem ki mükemmel bir
insan arayan herkes hata yaptığını anlasın.
1.Adam elini karanlığa uzatır.
(beline ve ya kenardaki bir sehpaya) elini geri çektiğinde artık elinde bir
silah vardır. 1.Adam silahı alıp masanın ortasına koyunca kadraja 2.Adam girer.
Kamera 2. Adamı yakın görür. Yüzünde hiç bir ifade yoktur. Silaha bakmıyor
direk karşısındaki adamın gözlerinin içine bakıyordur. Kamera bir süre bu
adamın yüzünün etrafında döner.
SAHNE – İÇ / ODA / GECE
1.ADAM – 2. ADAM
1.Adam silahı masaya koyduktan sonra
karşısındaki adama bakar. Burda kameranın dönüşü bir kademe daha hızlıdır.
1.ADAM: Demek
ölmekten korkmuyorsun ha. Neden biliyormusun, bunu ben istediğim için, senin
ölmeni ben istediğim için korkmuyorsun. Ben korkmadığım için sen korkmuyorsun.
Anladınmı ulan şerefsiz. Sen benim sülüğümsün. Seni istediğim zaman hayatımdan
çıkarabilirim ve çıkarıcam da.
Kamera 2.Adamı görür. Yüzünde
artık bir endişe olmuştur ve konuşmaya başlar.
2.Adam: Beni
yok etmek için bedelini ödemeye hazır mısın peki?
1.Adamı görürüz. Karşısındakinin
konuşmasından şaşalamış ama öfkelenmiştir. Kamera 1.Adamı yakın görerek harek
ediyordur.
1.ADAM: Ben
senin gibi bir sülüğün bedelini ödemişim, seni yok etmenin bedelini mi
düşünücem. Hayatımı mahvettiğin yetmiyormuş gibi benimi korkutmaya çalışıyorsun
ha. Seni hemen yok etmiyicem, bunun tadını çıkarıcam önce. Neden yok olduğunu
bilmeni istediğim için yavaş hareket edicem.
2.ADAM: Bir
kadın için mi bütün bu çaban.
1.Adam çıldırır. İçki bardağını
karşısındakinin yüzüne doğru atar. Kamera bu sırada 1.Adamı yakın gördüğü için
bardağın isabet edip etmediğini görmeyiz. Kamera, 2.adama döndüğünde onda hiç
bir değişiklik olmadığını görür. 1.adam sinirle bağırmaya başlar.
1.ADAM: Sakın
onun adını ağzına alayım deme. (durur ve dişlerini sıkarak sakinleşmeye
çalışır) Evet bir kadın dediğin benim hayatımda sahip olduğum tek şeydi. Ama
senin yüzünden o da yok artık. Bütün hayatımı mahvettiğin gibi bunuda
mahvettin. Ne kadar çok ölmeyi hak ediyorsun değil mi?
2.ADAM: Belki
hayatını mehvettim ama o kadının suçlusu ben değilim.
1.ADAM: Nasıl
sen değilsin? Beni terk etmesi senin suçun değilmi şerefsiz. Sen olmasan neden
beni terk etsin ha.
2.ADAM: Seni
terk etmedi o.
1.ADAM: Kes
lan sesini. Kes lan. O beni terk etti. Senin sülük gibi hayatımı emmenden
dolayı.
1.Adam alkol şişesini alır ve
kafaya diker. Yakın ve hareketli görürüz.
3. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
1.ADAM – 2.ADAM - KADIN
1.Adam şişeyi içerken kadraja boş
olan sandalye girer. Artık orada bir kadın oturuyordur. Üzgün, perişan ama
güzel bir kadındır. 1.adam kadını görünce gözleri büyür. Elindeki şişeyi
utanarak saklar. Daha sonra onu karanlığa bırakır. Kadına dönerek özlemle
bakar.
KADIN:
Aşkım. Ben seni terk etmedim aşkım.
1.Adam özlemle bakarken aniden
sinirlenir ve diğer adamı işaret ederek bağırmaya başlar.
1.ADAM: Hayır
sen beni terk ettin ve bütün suçlu bu sülük. Şimdi neden karşıma geçmiş onu
savunuyorsun. Senin acını yaşatan bu şerefsize en büyük acıyı yaşatacağım.
Şimdi beni vazgeçirmeye neden çalışıyorsun. Bunu beni terk etmeden önce
düşünecektin.
KADIN: Hayır
aşkım seni terk etmedim ve onun hiç bir suçu yok.
2.ADAM: O seni
terk etmedi. Sen bunu kabullenmiyorsun.
1.ADAM: Kes
lan sesini. Sen hiç bir şey bilmiyorsun, senin bütün işin benim hayatımı
mahvetmek. Şimdi karşıma geçmiş yalvarıyorsun. Hatta bunu yapmak için en
sevdiğim insanı kullanıyorsun. Sen ne kadar kansız, sen ne kadar şerefsiz bir
adammışsın.
KADIN: Aşkım
bana bak. Aşkım. Ben seni terk etmedim. Bu elimizde olan bir durum değil.
1.adam sanki laf dinlermiş gibi
biraz sakinleşerek kadına döner. Kamera bir süre genişten etraflarında döner.
Daha sonra 2.adamı yakın görürüz.
2.ADAM: Bana
ne yapacağın umurumda değil. Ama bunu ona yapma. Onun hiç bir suçu yok. Ömründe
ilk kez doğru bir şey yaptın bu yüzden onu üzme.
1.ADAM:
(kadına hayranlıkla bakarak 2.adama konuşur) Sen karışma.
KADIN: Aşkım.
Ben seni terk etmedim. Bunu aklıma bile getirmedim. Seni çok seviyorum. Yanıma
gelmeni istiyorum. Onun bir suçu yok. Ben seni seviyorum aşkım.
1.ADAM:
(başını sallar) Hayır hayatım. Sen anlamazsın. Beni terk edip gittiğin günden
beri bu anı bekliyordum. (ağlamaklı konuşur) artık dayanamıyorum. Artık hiç bir
şeyin önemi yok.
2.ADAM:
Aklından geçeni yaparsan ona asla kavuşamayacaksın.
4. SAHNE – İÇ / ODA / GECE
1.ADAM – 2.ADAM - KADIN
Kamera hızlanmaya başlar ve bu
sahnenin sonunda olabildiğince hızlı olur. 1.Adam 2.Adama hışımla döner.
Perişan olmuştur. Ama öfkeden gözleri dönmüştür.
1.ADAM:
O beni terk etti.
2.ADAM: O seni
terk etmedi. Beni yok edersen ona kavuşamazsın. Sakin ol ve ömründe ilk kez
mantıklı davranıp bundan vazgeç.
1.ADAM:
Demek ölümden bu kadar korkuyorsun ha?
KADIN: O haklı
eğer onu öldürürsen bir daha kavuşamayız. Eski günlerdeki gibi bir araya
gelemeyiz. Lütfen aşkım. Vazgeç.
1.ADAM: Demek
sende onun ölmesini istemiyorsun. Bizi ayıran bu sülüğü ezmemi istemiyorsun
öyle mi? Neden?
KADIN:
Çünkü seni seviyorum.
1.ADAM: Beni
mi seviyorsun onu mu seviyorsun? Bana bunun cevabını ver.
KADIN: Bu
nasıl soru aşkım seni sevmesem seni durdurmaya çalışırmıyım. Sülük dediğin
sensin. Sen kendini kandırıyorsun. Sakın bunu yapma. Mantığına kulak ver.
1.ADAM:
Mantıkmış. Bu şerefsiz olmasaydı şu an yanımda olacaktın.
2.ADAM: Eğer
onun yanında olmak istiyorsan aklından geçeni yapma.
1.adam silahı eline alır. Kamera
artık hızlanmıştır.
KADIN:
Ben seni terk etmedim aşkım.
1.ADAM:
Dayanamıyorum.
Kamera hızlanır. Yakın yüz
detayları. Kadın ve 2.adam telaşlanır.
2.ADAM:
O seni terk etmedi. O bir trafik kazasıydı.
1.ADAM:
Dayanamıyorum.
1.adam silahı havaya yavaşça
kaldırır ve silaha bakar.
KADIN: Aşkım
bunu yaparsan seni bir daha göremem.
2.ADAM: eğer
beni öldürürsen....
1.ADAM: Kes
sesini.
1.adam silahı kaldırır.
1.ADAM: artık
dayanamıyorum. (karısına döner.) Sen öldüğünden beri her akşam bunları
yaşıyorum. Her akşam bir başkasını suçluyorum. Artık dayanamıyorum.
KADIN: (kısık
bir sesle) Lütfen aşkım.
1.ADAM: Her
akşam senin hayalinle konuşuyorum ama sen beni anlamıyorsun. Artık
dayanamıyorum. Lütfen beni affet.
KADIN:
(sessizce yalvarır) Lütfen.
1.ADAM: lütfen
beni affet.
1.adam diğerlerinin yalvaran
bakışları arasında silahı kaldırır ve kafasına dayar. Kamera hızla dönmeye
devam eder. Kadının yüzünü yakın görürüz. Patlama sesi duyarız. Kamera kadının
yüzünde sabit kalır.
Odayı çeok geniş sabit görürüz. 1.
adam masaya düşmüştür ve başından kan sızıyordur. Sandalyeler boştur. Bir süre
sabit kalırız. Sonra rolcaption akar.
Büyük
bir çalışma odası görülür. Hafif loş ve kasvetlidir. (mümkünse) pencerelerden
gün ışığı girer. Kenan ortadaki masanın üzerinde ebru teknesine bakarak
gülümsüyordur.
Dış ses:
(keyifli) İşte.!. Beni alıp başka dünyalara götürecek olan teknem hazır… Çok
bekledim bu günü, istediğim gibi yönetebileceğim, kendime ait bir teknem var
artık… (Şüpheci) Bütün dünyaya sahip miyim şimdi? Her şeyimi içine koyup
dilediğim gibi gezinebilecek miyim?.. Elbette gezineceğim. (gururla) çünkü bunu
hak ettim.
Tekneden
ve boyalardan detaylar. Kenan’ın yüzünden, psikolojisini yansıtmak için yakın
çekimler. Dış sesin anlattıkları doğrultusunda yüzündeki ifade durmadan
değişir.
Bir
süre tekneden başını kaldırır ve etrafında bir tur atarak düşünür. Sonra
teknenin başına tekrar gelir.
Dış ses:
Bu yolculuğa Esra’yla birlikte çıkmak istiyorum. Zaten bu tekneyi onun için
yaptım. (uzatarak) Ama… Esra böyle bir yolculuk istemiyor… Daha kötüsü, teknem
bir kişilik… (derin bir soluk alır) Aklım tam bu noktada duruyor…
Duraklar
ve bakışlarını tekneden çekerek tavana diker. Eliyle ağzını silerek düşünmeye
çalışır. Sonra tekrar tekneye dönerken gülümser. Tekneden ve çevreden detaylar.
Dış ses:
Dertlerin, tasaların olmadığı, bütün güzelliklerin nefes aldığı bir yolculuk
olacak bu. Endişelenmeme gerek yok. Bu büyünün tutması için tek bir sorun var,
oda Esra’nın tekneye binmeyi kabul etmemesi…
Ah
Esra ah! Seni bir kenara bırakamıyorum, aklımdan uzaklaştıramıyorum… Ömrümün
son yarısını senin için yaşadım ve yüzlerce ömrüm olsa, emin ol hepsini senin
için yaşamaya hazırım ama gel vazgeç inadından. Seni artık deniz kenarına
götüremem ki. Bu gidiş, öyle bir yolculuk değil. Bu yolculuk seni bana tekrar
getirecek olan yolculuk. Bu, Akdeniz’in sularında serinlemek kadar sıradan bir
macera olmayacak, aksine hayal gücünün alamayacağı kadar sihirli bir yolculuk
olacak.
Ellerini
ovuşturup teknesine tekrar bakar. Boyaların içindeki fırçaya dokunur. Ama
başını iki yana sallayarak eksik bir şeyler var der gibi öfkelenir.
Dış ses:
Sensiz asla bu yolculuğa çıkmayacağım.
Bir
sonraki bölüme geçmek için, uygun bir detay yakalanır.
2.Bölüm
-
İç / Gündüz / Oda Kenan
Başka
gün.
Kamera
kırmızı boyanın bulunduğu kavanozdan açılarak Kenan’ı görür. Elindeki at kılı
fırçasıyla kavanozu karıştırıyordur. Kavanozun dibine çöken boyanın dağılarak
kıvama geliş ayrıntısı alınır. Çok keyifli görünüyordur ama aniden suratı
asılır. Yaptığının yanlış olduğunu anlamış gibi yüzünü buruşturur ve kavanozu
karıştırmaktan vazgeçer. Hızla kitreyle dolu teknesinin başına geçer ve
ellerini teknenin iki yanına koyarak sanki kitreli yüzeyin üzerinde kendine
bakmaya çalışır. (eğer mümkünse Kenan’ın kitredeki yansıması alınır)
Dış ses:
Ah Esra, seni düşünmekten kafam karıştı. Aklım sensiz olmuyor ama seni bu
yolculuğa hazırlamak için biraz yalnız kalmam lazım. Yoksa sen beğenmeyeceksin,
beğenmeyecek ve benimle gelmeyeceksin. Kafam kavanozdaki boya gibi darmadağınık
oldu.
Eğildiği
yerden kalkarak, ebru teknesine bakar. İfadesizdir. Bir süre onu seyreder. Daha
sonra gururla başını geri çekerek gülümser.
Dış ses:
Bu sadece bir başlangıç. Az sonra oluşacak yaşama hayran kalacaksın. İnan bana.
Bunu sana ispat etmek için tüm hayatımı ortaya koyacağım... (kamera burada
yakın çekim görür. Amaç filmin sonundaki planı aklına gelmiş gibi kaşlarını
kaldırışını yakalamak.)
Kısa
bir süre daha teknesine bakar ve sonra yavaşça tekneye eğilerek, sanki onun
kulağına fısıldıyormuş gibi elini ağzına götürerek konuşur. (dudaklarını
oynatışı görülmez.)
Dış ses:
Birazdan bu kadar temiz kalmayacaksın. Seni hayallerimle kirleteceğim.
Tekrar
doğrulur ve biraz önce karıştırdığı boya kavanozunu alır. Fırçayla karıştırmaya
başlar. Her şeye yeni başlıyormuş gibi heyecanlıdır. Çabuk hareketler yapar.
Düşüncesine uygun mimikler verir.
Dış ses:
Önce bir lale yapacağım. Güzel bir lale. Kraliçelere layık. En az senin kadar
sade ve gizemli olmalı, en az senin kadar mis kokulu ve pırıltılı. Yeter ki
seni mutlu göreyim. Bu mutluluğu sağlamak için en iyi lalemi yapacağım.
Dış ses:
Çok şey mi yüklemiş oluyorum bu laleye?.. Lale bunu kaldırabilecek mi?.. Peki
aşkımı laleye nasıl yansıtabileceğim?... (durur ve tekrar gülümsemeye başlar)
cevap apaçık ortada. Bu yolculuğa ve ebru tekneme sonsuz güveniyorum…
Yüzü
buruşuk bir şekilde (öküz ödünün kokusundan rahatsız olduğu için yüzünü
buruşturur) kavanozuna öküz ödü damlatır. Biraz daha karıştırarak teknesine
bakınır. Atkılı fırçasıyla kitrenin üzerinde fon yapmaya başlar.
Dış ses: Eminim
Esra laleyi görünce büyüsüne kapılacak. Laleyi anladığı zaman beni de
anlayacak. Tekneye birlikte binmeyi kabul edecek. Biliyorum, biliyorum teknem
bir kişilik ama yeter ki kabul et, onunda bir yolunu bulurum.
Fırçayı
sol işaret parmağına vururken sanki kendinden geçmiş gibidir.
Dış ses:
Bu laleye bütün duygularımı ve düşlerimi akıtmalıyım. Eğer bunu başarabilirsem,
Esra’yı bu yolculuğa ikna edebilirim.
Kavanozun
içinden biz yardımıyla bir damla alır ve teknede gözüne kestirdiği bir yere
damlatır. Kamera kitre üzerinde dağılan boyayı çeker. Kenan daha küçük bir biz alır, dikkatlice
kırmızı daireye yaklaşır ve nefesini tutarak, dairenin sol üstünden, içten dışa
doğru bir çentik atar. Doğrulur ve nefesini bırakır. Heyecandan yüzü
aydınlanmıştır ve derin soluklar alır.
Dış ses:
Bakalım bu laleyi sana getirdiğimde düşüncelerin değişecek mi?
Bu
bölüm lale yapımından birkaç detayla biter.
3.Bölüm
- İç / Gece / Oda
Kenan
----
Aynı
günün akşamı.
Kenan
odaya girerken görülür. Çok sinirlidir. Ebru teknesinin başına hışımla geçer.
Dış ses:
(öfkeli) Olmadı… İlk sefer, kötü geçti… Esra ilk yolculuğumun resmini
beğenmedi…
Kitrenin
üzerini temizler ve yeşil boyayı karıştırmaya başlar.
Dış ses:
Şimdi ona yeni bir lale yapmalıyım, hem de dünyanın en güzel lalesini… İnkar
edemeyeceği, itiraz edemeyeceği, kabulleneceği bir laleyi.
Kenan
lale yapmaya başlar. Sanki dünyadan kopmuştur.
Dış ses:
(sakinleşmiştir) Esra, üç ay önce elinde olmadan, ikimizin de istemediği kötü
bir gidişin esiri oldu, o andan itibaren dünyayla aramdaki bağ koptu… (derin
bir soluk alır) Şimdi onu bu kötü gidişten kurtarmalıyım. Esra’yı istemediği o
karanlıktan çekmeliyim, kendi ellerimle hazırladığım aydınlığa götürmeliyim.
Çünkü onu çok özledim.
Kitrenin
üzerinde mükemmel bir lale duruyordur. Kenan laleyi bitirir. Ellerini ağzına
götürerek siler, hayranlık ve şaşkınlıkla resme bakar.
Dış ses:
Ya Esra, bu yolculuğun ne kadar güzel geçeceğini anladın mı? Birde sen bin
tekneye, gör o zaman mutluluğumuzu… Tekrar birleşmemizin tek yolu bu tekne…
Kenan,
resmi kağıda geçirir ve resme bakarak düşünür.
Dış ses:
İşte birlikte çıkacağımız yolculuğumuzun kanıtı… Sırf daha güzel yerler
keşfedebilmek için dünyayı dolaşmaya hazır ol. Sen ve ben Esra. Bir daha
ayrılmayacağız. Sadece bana güven.
Kenan
elindeki resimle odadan çıkar.
4.Bölüm
- İç / Gündüz / Oda
Kenan
Başka
gün.
Kenan,
mutlu bir ifadeyle ebru teknesinin başında resimler yaparken görülür. Serpmeler, laleler, taramalar. Bir biri
ardına geçişlerle, sanki sürekli resim yapıyormuş gibi bir hareket sağlanır.
Dış ses:
(keyifli) Sonunda yaptığım resimleri Esra’ya beğendirdim… İnanılmaz bir
duyguymuş. Benimle bu muhteşem seyahate katılmaya razı oldu. İlk engelimi
aştım. Artık Esra’da bu keşiflerin güzel olacağına inanıyor… Onu alıp, dünyanın
en güzel yerlerine götüreceğim…
Kenan
her yaptığı resmi kağıda çektikten sonra resme şöyle bir bakar, mutlulukla
gülümser ve kuruması için kenara koyar. Ama geçişlerle bir süreklilik sağlanır.
Yüz ve malzeme detaylarıyla desteklenir.
Dış ses:
Şimdi Esra’ya yeni resimlerimi götürmeliyim ve onun yanına vardığımda, bu
yolculuğa nasıl beraber çıkacağımızı açıklamalıyım. Çünkü bunu nasıl yapacağımı
buldum.
Kısa
bir duraklama olur ve Kenan resimleri alarak odadan çıkar.
5.Bölüm
– Dış / Gündüz / Oto galeri Kenan -
Galerici
Başka
gün.
Kenan
arabasını satarken görülür. Bir oto galerinin önündedirler. Karşısındaki adamdan paraları alırken yüzünde
bir üzüntü ama umursamazlık vardır.
Dış ses:
Benim artık arabaya değil, çift kişilik bir ebru teknesine ihtiyacım var. Malzeme
almalıyım ve alacağım malzeme çok para tutuyor, bu yüzden dört yıldır bindiğim
arabamı satmak umurumda değil. Artık dönüşü olmayan bir yolun sonuna doğru
ilerliyorum… Bu yol elbette meşakkatli
olacak… Ama sonunda beni Esra’ya götürecek.
Kenan
parayı cebine koyduktan sonra arabasının yanından ayrılırken, ona son bir kez bakar
ve ellerini cebine koyar. Başını önüne eğerek oradan uzaklaşır.
Dış ses:
Bu yolculuğa bir isim bile buldum. “Neş’et-i sâniyye. Başka hiçbir kelime bizim
yolculuğumuzu açıklayacak enginliğe sahip değil. En güzel yolculuğun adına
başka ne koyabilirdim ki? Tekrar Vücuda gelmek.
6.Bölüm
– İç / Gündüz / Mutfak Kenan
Aynı
gün.
Kenan
mutfak masasında yemek yerken görülür. Dalgındır.
Dış ses:
Onu nasıl bir yolculuğa götürmeliyim? Daha doğrusu hangisiyle başlamalıyım?..
Bir laleyle mi mesela? Yoksa rastgele bir serpme mi bunun için uygun?... Hayır,
daha yaratıcı ve büyüleyici bir şey düşünmeliyim… Önce Esra’nın nasıl bir tatil
istediğini hatırlamalıyım. Her şeyden önce bu tatilde bir deniz olmalı, çünkü
Esra denizsiz bir gezi istemiyor. Bu kolay, bunu taramayla sağlayabilirim. Aynı
zamanda doğa kusursuz olmalı. Buda kolay… Güneş insanın içini ısıtmalı… Ve daha
bir sürü ayrıntıyı atlamamalıyım…
Bütün
bunları yapacak malzemem var. Bu yolculuk hem uzun olacak, hem de mükemmel. Bu
yüzden her şeyi içine alacak bir tekneye ihtiyacım var ve o tekne şu an gözümde
canlanıyor. Neş’et-i sâniyye teknesi.
Kenan
bütün bunları düşünürken yemeğini bitirir ve tabakları öylece bırakarak salona
geçer. Malzemeleri yüklenir. Ve evden çıkar.
Kenan
bir takside yolculuk ederken görülür. Yol boyunca dışarıyı seyreder ve düşünür.
Taksici arada bir dikiz aynasından müşterisine bakar. Kenan varacağı yere kadar
dışarıyı seyreder. Arada bir eliyle ağzını siler.
Dış ses:
Esra beni bekliyor. Hem de dört gözle. Çünkü oda bu büyünün güzel olacağına
inandı. İnanmasa asla gelmek ister miydi?
Madem gelmeye ikna oldu, ona vaat ettiğim güzelliği yaşatmalıyım… Başı
dönmeli ve bana bir kez daha aşık olmalı… O isteyecek, ben dümeni o yöne
çevireceğim. O isteyecek ben o limanda demirleyeceğim… O hissetmek isteyecek
ben ona hissettireceğim… Ebru teknesi, en güzel keşfin teknesi olmalı. Bu
yüzden çok büyük olmalı ki, içine her şeyi alabilmeli. Bütün duyguları,
istekleri, tatları, renkleri, bütün arzuları almalı ki, geriye sadece hissetmek
kalmalı.
Taksi
yavaşlayarak durur. Kamera nerde durduklarını görmez. Kenan büyük bir keyifle
parayı öder ve araçtan inerek bagajdaki malzemelerini alır. Taksi yanından
ayrılınca kamera mezarlığın giriş kapısını görür.
8.Bölüm
– Dış / Gündüz / Mezarlık Kenan
Kenan
malzemelerle mezarlığın içinde yürür. Bir sırt çantası, kitre dolu bir
bidon(ama kitre olduğu anlaşılmamalı.) Detaylar ve Kenan’ın yüz mimikleri.
Dış ses:
Bekle beni Esra, az sonra seni bu soğuk dünyandan kurtaracağım. Seni aydınlığa
çıkartırken, hayatın renklerini tekrar tadacaksın… Seni buradan götüreceğim ama
merak etme, yerini değiştirecek kadarda acımasız değilim. Hem aklımı o kadar da
kaçırmadım... Burası bizim ana limanımız olacak. Yeni çıkacağımız bütün
seferlerimiz burada başlayacak ve alabildiğine muhteşem dünyalara yelken
açacağız.
Kenan
mezarlığın arasında yürürken ayakların altındaki çakıllar gıcırdar. Malzemeler
ağır geldiği için duraklar, ellerindekini yere koyarak nefeslenir. Bir süre düşünmeden yürür ve nihayet mezarın
başına gelir. Mezarın taşında ve etrafında, ebru teknesinde çizdiği resimler yapıştırılmış
haldedir. Birkaç resim yerlerinden kurtulmuş ve etrafa saçılmıştır. Mezar
taşının üzerinde ki yazı, resimlerden dolayı gözükmüyordur. Kenan eşyaları yere
koyar ve mezar taşının başına gelerek resimlerden bir kaçını yerinden çıkartır.
Böylelikle mezar taşındaki yazı ortaya çıkar. Esra İnci 1973 2001
Bu
arada kamera mezarın içine doğru döner. Mezarın içinde çok büyük bir ebru
teknesi vardır.
9.Bölüm
- Dış / Gündüz / Mezarlık
Kenan - Esra
Kamera
ebru teknesinden tekrar kalktığında Kenan kitre dolu bidonla mezara yaklaşırken
görülür. Kitreyi özenle mezarın içindeki tekneye döker. Teknenin içi kitreli
suyla doluncaya kadar bu işlem yapılır. Kenan, işi bitince ayağa kalkar ve
teknesine bakarak keyifle gülümser.
Dış ses:
İşte teknem hazır… Dünyanın en büyük ebru teknesi bu… Neş’et-i sâniyye teknesi…
Tekrar vücuda gelme teknesi… Esra’yla ikimizin teknesi…
Kenan,
sanki hiç zaman kaybetmek istemiyormuş gibi çantasından çıkarttığı
kavanozlardaki kökboyalarından büyük fırçalarla, mezarın üzerindeki tekneye
boyalar damlatmaya başlar. Yüzünde oluşan tebessüm, hareketlerine yansır.
Heyecanlı ve telaşlıdır. Esra’nın gülüşleri duyulmaya başlar. Durur ve etrafına
bakınır ama Esra’yı sadece duyuyordur. Etrafta kimse olmadığını görünce hemen
çantasından birlik insülin iğnesini çıkartır. Esra’nın gülüşü daha bir
neşelenir. Kenan iğneyi sol bileğinden dört parmak geriye saplar ve içine kan
doldurur. Şırıngadaki kanı hiç
beklemeden ebru teknesinin üzerine fışkırtır. Teknenin üzerinde bir şerit
halinde kan belirince, biri Kenan’ın omzuna dokunur. Hızla dönünce Esra’yı
karşısında görür. Bir an bir birlerine şaşkınca bakarlar. Sonra bir birlerine
sarılırlar. Kenan Esra’ya tekneyi gösterip bir şeyler anlatmak ister ama Esra,
onu parmağıyla dudaklarına dokunarak susturur. Ve yavaşça geriye doğru yürümeye
başlar. Kenan şaşkınlıkla sevdiği kadına bakar ve yalvarırcasına bir yüz
ifadesiyle gitmemesi için başını sallar. Ama Esra gerilemeye devam edince,
tekneye dönerek, ne yapacağına karar vermeye çalışır. Esra artık uzaklaşmıştır.
Kenan döner ve şırıngayı alarak tekrar damarlarından kan çeker. Şırınga dolunca
teknenin üzerine fışkırtır ve hiç beklemeden bunu üç kere yapar. Esra onun
yanına çöker ve başını onun omzuna koyarak, kocasının şırıngayı tekneye
fışkırtmasını seyreder. Kenan omzuna başını koyan karısının başını okşar ve
gözlerini kapayarak kafasını onunkine yaslar. Bir süre sonra Esra ayağa kalkar
ve geriye doğru çekilmeye başlar. Kenan olacakları anlamış gibi yüzüne bir
keder oturur. O ayağa kalkmaz ama sevgilisinin ardından hafifçe omzunun
üzerinden bakar. Sonra hışımla tekneye bakar. Teknede kırmızıya boyanmamış
yerler vardır. Çantasından bıçak çıkartır ve sol bileğini keserek kanını
teknedeki boş alanlara akıtır. Bu arada Esra arkada onu seyreder. Kenan başıyla
arada bir dönerek karısına bakar ve gülümser.
Artık Kenan’ın tansiyonu düşüyordur ve hareketlerinde bir ağırlık
oluşmaya başlar. Yavaş yavaş bitkin düşer ama kanını tekneye akıtmaya devam
eder. Bıçağı sol eline alarak sağ bileğini keser ve akan kanla tekneyi iyice
kana bular. Arada sendeleyerek düşer gibi olur ama kendini tutar. Durmadan
karısının davetkar ve gülen yüzüne bakar. Kenan sonunda bitkin düşer ve
dizlerinin üstüne yığılır. Karısı yanına gelerek ona omuzlarından sarılarak
konuşur.
Esra:
Artık birlikteyiz. Yolculuğa çıkabiliriz.
Kenan
karısının yüzüne mutlu ama bitkin bir şekilde bakar ve gözlerini yumar. Ekran
kararır.
Ekran
tekrar açıldığında Esra ve Kenan birlikte mezarlıkta el ele yürürlerken görülürler.
Ekran kararır ve tekrar açıldığında Kenan karısının mezarı başında yerde
yatarken görülür. Bileklerinden akan kan kollarının yanında küçük göletler
oluşturmuştur. Ekran kararır.