13 Ocak 2012 Cuma

Rüya Avcısı ( Ölü sinekler ) ( Duvardaki yaşlı eller )


Ölü sinekler 
Duvardaki yaşlı eller
____________________________________________________________________________

Merhaba.
Benim adım Rüya Avcısı. Daha önce tanışmıştık.
Kendimi bırakıp insanların rüyalarında dolaşıyorum. Şahıslar umurumda değil, ben onların hayalleriyle besleniyor, karanlık dünyalarında nefes alıyorum ve iştahıma uygun olanı yutup, aklımda sindiriyorum.
Şimdi algılarımı temizleyip, kim bilir kimlerin rüyalarını yaşayacağım?
Merhaba, içeri girebilir miyim?

Bırrrrr uzun süredir avcılığa çıkmamıştım. Ssssss özledim. Bu gece karanlık ve kasvetli bir yolculuk istiyorum. Mmmmmmm.

İşte yakaladım.
Şşşşş sessiz olun, bu rüya güzel. Çatıda bir adam görüyorum, tuhaf bir şapkası var. Karanlıktan dolayı adamı sadece gölge halinde seçebiliyorum. Soğuk. Evet, hissettiğim şey tam olarak soğuk. Bayıldım. Mmmmm. Bir cam kırılıyor ve binlerce cam kırığı üzerime yağıyor. Her parça ayrı bir ışığı yansıtıyormuş gibi odanın içi bir an renk cümbüşüne dönüşüyor.
Güzel. Çok güzel. Eğer benim adım Rüya Avcısıysa bu rüyanın güzel olacağına eminim.
Dışarıda yağmur yağmıyor ama şimşekler tüm bedenleri aydınlatıyor. Kasvet, anlık ışık patlamalarının arasında dans ediyor. Unutmayayım da bu bedenin rüyalarını daha sonra da ziyaret edeyim.

Bir el masanın üzerindeki boş bir şişeyi alıyor. Az ilerde bir kadın duvarın dibine çökmüş perişan bir halde ağlıyor. Kadının yüzünde anlatmak istediklerini gizleyen bir hüzün var. Rrrrrrrrr. Merak ediyorum. Şişe kadının yanına düşüyor ve parçalanıyor. Aynı anda yukardan cam kırıkları yağıyor. Gözyaşları gibi. Kadın ağlamaya devam ediyor. Kadının ıslak yüzünde milyonlarca renk dolaşıyor.
Adım sesleri duyuluyor. Yumuşak bir toprakta yürüyen ayaklar sanki ruhları eziyormuş gibi. Şişeyi kadının yanına atan kişi görünmüyor ama korkusu kadının ruhunda dolaşıyor.
Yine yukardan cam parçaları yağmaya başlıyor, bu sefer cam parçaları yere çarpmadan önce sıvılaşıyor. Her yer kıpkırmızı gözyaşıyla doluyor. Duvarlar, yerler, kadının yanakları kızarıyor. Kadın avazı çıktığı kadar bağırıyor. Eliyle yanağına sıçrayan sıvıyı iğrenerek temizlemeye çalışıyor. Öylesine acıyla bağırıyor ki, sesi yüzyıllar öncesinden gelen bir yaratığın tiz çığlıklarını andırıyor. Ağzını o kadar çok açıyor ki, neredeyse ağzından ruhunu kaçıracak.  Çatıdaki adam kaçıyor. Kızarmış duvarlarda onlarca kol uzanıyor. Bir şeyleri tutmaya çalışan eller, kadına doğru ilerliyor. Yaşlı insan elleri bunlar. Yaşlı ve hastalıklı. Kadın çığlıklar atmaya devam ediyor. Ağzını çok daha fazla açıyor.

Masanın üzerinde yeni bir şişe görülüyor, bu sefer şişenin içi kırmızı bir sıvıyla dolu. O sıvının koyulunun ardından bile duvarın dibinde canhıraş bağıran kadının silueti görülüyor. Bir el uzanıyor ve şişeyi yine kadının yanına fırlatıyor. Şişe korkunç bir gürültüyle parçalanırken duvarlara kırmızı sıvı sıçrıyor. Kırmızı daha koyulaşıyor. Kadını kıskıvrak yakalamaya çalışan ellere sıçrayan sıvı, onları öldürüyor. Kırmızı sıvının sıçradığı yaşlı eller sönerken tuhaf bir duman çıkıyor. Kokusu kanserli bir nefes gibi acı.
Kadın bağırıyor. Hala ölmemiş eller var, kadını yakalamak için çırpınıyorlar, çatıdaki adam tekrar ortaya çıkınca, yaşlı eller çatıya dönüyor. Kadın, adamı görünce bağırmaktan vazgeçip sadece perişan bir halde ağlamaya devam ediyor.
Uuuuuu. Üşüdüm ve sinirlendim. Anlaşılan tüm gece kadın ağlayacak. Ben bu rüyadan çıkmak istiyorum ama sanki duvardaki eller benim farkıma vardı ve bana doğru uzanmaya çalışıyorlar. Vuuuuu. Benim adım Rüya Avcısı, ben korkak değilim. Rüyanın içine tekrar dalacağım.



Odanın içindeki adım sesleri daha yakın ve daha tanıdık. Duvarın dibindeki kadının gözleri kapalı. Etrafındaki onlarca el tarafından esir alınmış. Başında şapka olan çatıdaki adam yine görülüyor. Bir anda odanın içi yine cam yağmuruna maruz kalıyor. Bu sefer cam parçaları yere çarpacakları sırada, yumruk büyüklüğünde iğrenç sineklere dönüşüyorlar. Kirli kanatlarını o kadar hızlı çırpıyorlar ki, odanın içi aniden dayanılmaz bir vızıltıyla sıvanıyor. Yapışkan, kirli ve acımasız vızıltı midemi bulandırıyor. Masanın üzerindeki boş şişe yine bir el tarafından kadının yanına doğru fırlatılıyor. Kadının gözleri hala kapalı. Sinekler havada aç bir halde uçuşuyorken, duvardan çıkan eller sinekleri yakalamaya çalışıyor. Vvvvvvvv. Sinek avcısı eller. Hayal gücüne bak. Sinekler kadına doğru hücum ediyor ama duvardaki eller sanki kadını korumaya çalışıyormuş gibi sinekleri yakalayarak eziyorlar. Sinekler ezilirken acıyla çığlık atıyormuş gibi sesler çıkarıyorlar. Duvardaki yaşlı eller sanki kadını azman sineklere kaptırmak istemiyorlar. Duvarın dibi sinek ölüleriyle doluyor.

Dışarıda güneş doğmaya başlıyor. Hayııırrrrrrr. Bu rüya devam etmeli. Kadın kurtulmalı.
Duvarın dibindeki ölü sineklerin yanında yatan kadın aniden gözlerini açıyor. Yüzünde acayip bir öfke var. Beklenmedik, acınası bir öfke. İsyan mı, korku mu anlaşılır değil? Nnnnnn. Duvardaki eller, korkmuş gibi yumruk olup aşağıya doğru sarkıyorlar. Boyun eğiyorlar gibi hareketsiz kalıyorlar. Çatıdaki adam odanın içine doğru düşüyor ve düşerken bir cam patlıyor. Kadın öfkeyle gözlerini yumuyor. Görüntü kararıyor.


Rüya bitiyor. Hayyyyy be çok lezzetli bir rüyaydı. Bu gece başka bir rüyayı ziyaret etmeme gerek kalmadı. Ben bu rüyayı özümseyeceğim. Sindireceğim ve algılarımın ardına biriktireceğim. Mmmmmmm. Başka bir rüyada görüşelim.

Benim adım Rüya Avcısı. Daha önce karşılaşmıştık.        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder